Kanser dışı hastalıklarda PET/CT görüntüleme
Kanserin tıbbi görüntülemelerle saptanması ve takibi konusundaki gelişmeler 2000 yılında ilk entegre PET/CT cihazının tanıtılması ile büyük bir ivme kazanmıştı. Daha önce sadece PET (pozitron emsiyon tomografisi) vardı ve daha çok beyin hastalıkları için kullanılan bir yöntemdi. Aslında bu teknolojinin ilk kullanımı da kanserle ilişkili değildi. İlk klinik uygulamalar 1980 yılında demansı (bunamayı) değerlendirmek amacıyla başlamıştı. Bu teknolojinin kanserde yararı hemen sonra gösterilmişti ancak gerçek anlamda klinik değerinin anlaşılması için 20 yıl kadar zaman geçmesi gerekecekti. O yıllardan beri PET/CT beyinin demansiyel (bunama ile ilişkili) hastalıkları yanında epilepsi (sara), dejeneratif (parkinson benzeri hastalıklar) ve psikotik (şizofreni benzeri durumlar) hastalıkları için de önemli bilgiler sağladı ve sağlamaya devam ediyor. Günümüzde Alzheimer hastalığı ile ilgili beyinde oluşan hasara yol açan beta-amiloid denilen maddenin F18-Florbetapir maddesi kullanılarak yapılan beyin PET tetkikinde gösterilebilmesi bu alanda önemli gelişmeye yol açmıştır.
Ayrıca kanser dışı önemli bir alan kalp hastalıklarıdır. Koroner kalp hastalığında bypass ameliyat kararı öncesinde canlı kalp dokusu varlığını göstermede kullanılmaktadır.
Teknolojiye CT (bilgisayarlı tomografi) eklenmesi, tıbbi görüntülemede devrim etkisi yaratmakla birlikte yanıltıcı bulgulara giderek daha çok rastlanır oluyordu. Bunun temel nedeni standart yaklaşımda kanseri saptamakta kullanılan maddenin bir tür şeker olması ve şeker metabolizması (biyolojik kullanımı) fazla olan hücrelerin aktif olduğu tüm hastalıklarda hatalı pozitif bulgu verebilmesiydi. Yani sadece kanser hücreleri değil iltihabi dokuda biriken vücut savunma hücreleri, aktif iyi huylu tümörler, anormal durumlara veya toksik durumlara tepki gösteren savunma hücreleri de kanser kadar aktif görünebiliyorlardı. Bu nedenle, mikrobik olsun olmasın iltihabi hastalıklar ve kanser için yapılmış bir tetkikte yanıltıcı olabiliyordu. Örneğin akciğer kanseri araştırırken tüberküloz ile karşılaşılabiliyor ve görüntülerde kanser zannedilebiliyordu. Ancak, dezavantaj gibi görünen bu duruma başka bir açıdan bakıldığında aslında bu teknolojinin iltihaplı dokuyu saptamada da çok yararlı olabileceği ortaya koydu. Özellikle tomografik bulguların PET ile birlikte ayrıntılı değerlendirilmesi ile pnömoni (zatürre), tüberküloz (verem), kolesistit (safra kesesi iltihabı), karın içi apse gibi mikrobik hastalıkları çok iyi saptanabildi. Veriler biriktikçe kanser dışı hastalıklarda kullanım alanları da genişledi. Özellikle omurga mikrobik iltihabının (spondilodiskitis) gösterilmesinde diğer yöntemler kuşkulu ise PET/CT kullanılması önerilmeye başlandı.
Tüm araştırmalara ve görüntüleme yöntemlerine rağmen nedeni bilinemeyen ateşi (NBA) olan hastalarda ateşin kaynaklanabileceği hastalık bölgesini PET/CT ile saptamak mümkün oluyor ve tedavi edilebiliyor. Bu tip bir ateşin kaynağında 200’den fazla hastalık söz konusudur, ateş kökeni bunların yaklaşık ⅓ ünde iltihabi, ⅓ ünde mikrobik, ⅙ sında ise kanserdir. PET/CT bu durumların hepsinde aktif odağı yüksek metabolizma göstermesi ve tüm vücudu tarama özelliği nedeniyle saptayabilen en başarılı yöntemdir. Eğer PET bize bir odak göstermiyorsa ateşin kaynağının bir odaktan çıkmadığı anlaşılmış ve tüm vücudu ilgilendiren hastalıklara yönlendirmiş olur. Yapılan çalışmalarda hastaların yarısında ateş nedeninin PET/CT ile saptanabildiği gösterilmiştir.
Damarlarda oluşan bağışıklık sistemi hücrelerinin oluşturduğu çoğu kez nedeni bilinemeyen iltihabi hastalığın (vaskülit) varlığı, yaygınlığı, hangi damarsal yapıları tuttuğunu en iyi gösteren yöntem PET/CT’dir. Damar grefti (yama) mikrobik iltihabının gösterilmesinde de diğer yöntemlere göre belirgin üstünlük gösterdiği bilinmektedir.
PET/CT, granülomatöz hastalıkların (bağışıklık sisteminin anormal reaksiyonları) değerlendirilmesinde ve diğer hastalıklardan ayrımında da yararlı bilgiler verdi. Wegener granulomatözü adı verilen bu gruptan bir hastalıkta biyopsi yapılacak yerin belirlenmesinde, hastalık aktivitesini saptamada, tedavi sonrası takibinde PET/CT yararlı bulundu. Sarkoidoz, bazen kansere eşlik eden ve kanserle karışabilen ağırlıklı olarak lenf bezi tutulumu yapan ancak farklı organ ve dokulara yayılabilen iyi huylu granulomatöz bir hastalıktır. PET/CT sarkoidozun yaygınlığını, biyopsi yapılacak en uygun bölgeyi saptayabilmekte, etkin bir değerlendirme ile kanserden ayrımını yapılabilmektedir.
HIV virusunun yol açtığı AIDS hastalığı hem kanser hem enfeksiyonun aynı anda bulunabildiği bir bağışıklık yetmezliği tablosu oluşturur. PET/CT bu hastalıkta görülebilen hem nedeni bilinmeyen ateş odağını saptamada hem de birbiri ile karışabilen toxoplazma (mikrobik) ve lenfoma (lenf kanseri) gibi durumların ayrımında en başarılı yöntemdir.