top of page
Kanserle Savaşta Moleküler Tedaviler
Radyoaktif Maddelerle Tedaviler
Nükleer Tıp, radyoizotoplar kullanılarak tanı ve tedavi uygulamaları yapılan bir tıp alanıdır. Günümüzde Nükleer Tıp alanında uygulanan başta PET/CT olmak üzere tıbbi görüntüleme yöntemleri kanser tanısında ve takibinde oldukça önemli ve vazgeçilmez konuma gelmiştir. Ancak görüntüleme kadar, genellikle diğer tedavi seçeneklerine ek olarak uygulanan radyonüklid tedaviler de kanserli hastaların yaşam süresi ve kalitesini artırmada katkı sağlamaktadır. Radyonüklid tedavilerde tümörlere özel hedeflere yönelik uygulama yapılmaktadır.
Moleküler TedavilerHedefe yönelik tedavi |
---|
Moleküler Tedavi Temel Prensibi |
Moleküler ve standart ışın tedavisiRadyokatif hedefe yönelik tedaviler standart tedavilere göre daha az yan etki ile daha çok hastalığa yönelik etki oluşturur |
Tiroid kanserinde radyoaktif iyot tedavisi
Radyonüklid tedaviler içinde en yaygın olarak kullanılan ve bilinen tiroit kanserinde uygulanan radyoaktif iyot tedavisidir, halk arasında atom tedavisi olarak da bilinir. Uzun yıllardır uygulanan başarısı ve güvenirliliği kanıtlanmış bir tedavi yöntemdir. Tiroit kanseri tanısı konulan hastaların büyük çoğunluğuna ameliyat sonrası uygulanması gereken bir tedavidir. Radyoaktif iyot ameliyatla tüm tiroit bezi tamamen çıkarıldıktan sonra geride kalan hücrelerde birikir. Yaydığı ışınlar ile mikroskobik artıkların da ortada kaldırılmasını sağlar. Nüks eden hastalarda da gerekirse tekrarlayan yüksek dozlarda verilerek uygulanan bir yöntemdir. Tedavi uygulaması oldukça basittir, ağız yolu ile kapsül veya sıvı şeklinde radyoaktif iyot içirilerek uygulanır.
Radyoaktif boncuklarla karaciğer tümörleri tedavi edilebiliyor
Karaciğer kanserlerinde hastalıklı bölgeye damar yolu ulaşılarak radyoaktif işaretli mikroküreler (boncuklar) verilmesi kanserli dokuyu tahrip edebilmektedir. Radyoembolizasyon veya radyomikroküre tedavisi olarak isimlendirilen işlem Nükleer Tıp, Radyoloji, Tıbbi Onkoloji ve bölümlerinin işbirliği ile uygulanmaktadır. Yöntem, karaciğerin kendi kanserlerinde ya da başka organlardan karaciğere yayılmış (metastatik) hastalıklarda uygulanabilmektedir. Tedavide mikroskobik boyuttaki radyoaktif yüksek enerjiye sahip yttrium-90 içeren boncuklar kullanılmaktadır. Tümörü besleyen alana yerleşen radyoaktif boncuklar, tümör hücresini ve yakınındaki olası küçük yayılımları hücresel düzeyde ışınlayarak yok edebilmektedir. Tedavi, hastalığın ilerlemesinin engelleyebilmekte, gerilemesine yol açabilmekte ve hayatta kalım süresine katkı sağlayabilmektedir. Genellikle kanser ilaçlarından yeterli yararı görmemiş ve ameliyat şansı bulunmayan hastalarda tercih edilmektedir. İşlemin yapılabilmesi için; hastanın yaşı ve genel durumu, karaciğerin durumu, vücutta başka yayılımların olup olmaması önemli kriterlerdir.
Nöroendokrin tip kanserlerde tedavi yaşam süresini uzatıyor
Nöroendokrin adı verilen kanser türlerinde de radyoaktif tedavilerden yararlanılmaktadır, bu tedavi peptid reseptör radyonüklid tedavi (PRRT) olarak isimlendirilmektedir. Kısaca NET (nöroendokrin tümör) olarak adlandırılan ve somatostatin dediğimiz peptid yapıda reseptörler taşıyan bu tip tümörler mide, pankreas, barsak, tiroit, akciğer gibi birçok organ kökenli olabilmektedir. Tedavi öncesi tümörlerdeki bu reseptörlerin yaygınlığı ve dokudaki miktarı PET/CT ile görüntülenir. Aynı zamanda hastalık yaygınlığı, metastazları saptanır ve verilecek tedavi dozu için planlama yapılır. Tedavide damar yolu ile verilen radyoaktif peptidler hedeflenen hücrelerin üzerine yapışarak yüksek miktarda ışın yayarlar ve kanserli hücreleri tahrip edebilirler.
Hastaların tedaviden sonra birkaç gün hastanede kalması gerekebilir. Tedavinin genellikle 3-5 kür uygulanması gerekmektedir. Cerrahi şansı olmayan, tümörün vücuda yayıldığı ve kemoterapinin yanıt vermediği hastalarda uygulandığında, üç hastadan birinde hastalık tedaviye yanıt verebilmekte hastaların yarısında hastalığın ilerlemesini durdurabilmektedir.
Ağrı tedavisi ile hasta konforu sağlanıyor
Kemiğe yayılmış kanserlerde kemik ağrısının radyoaktif yöntemlerle giderilmesi, kemik ağrı palyasyon tedavisi olarak adlandırılmaktadır. Lutesyum EDTMP adındaki radyoaktif madde kemikte tutulum gösteren fosfat içeren özel maddeler ile bağlanarak damardan verilir ve hastalıklı kemik alanlarına radyoaktif madde taşınmış olur. Hastalığı geriletici özelliği için henüz yeterli kanıt yoktur ancak tümörün ağrıya neden olan etkisini ortadan kaldırmaktadır. Hastalardaki yaygın kemik metastazları nedeniyle ağrı kesicilerin yeterli olamadığı ya da yan etkiler yüzünden bu ilaçların kullanılamadığı durumlarda, etkin bir tedavi yöntemidir. Verilen bu tedavi ile ağrı kesici kullanım oranı azalmakta, hasta daha konforlu, rahat ve yan etkiye daha az maruz kaldığı bir yaşam süresine kavuşmuş olmaktadır. Özellikle erkeklerde prostat kanserinde kadınlarda da meme kanserinin kemik metastazlarında oluşan ağrının ortadan kaldırılmasında etkili bir yöntemdir. Tedavi sonrası ağrılar zaman içinde azalarak 2-3 aylık ağrısız yaşam dönemi sağlanır. Tedavinin üzerinden 3 aylık bir süre geçtikten sonra tekrarlanabilir. Tedavi, kemik iliğini de etkilediği için kan hücrelerinin sayısında bir azalma olabilir. Bu durumda hasta kan ürünleri verilerek tedavi edilir.
Çocukluk çağının bazı tümörlerinde radyoaktif tedaviler etkin olabiliyor
Bir çocukluk çağı tümörü olan nöroblastomanın tedavisinde radyoaktif iyot ile bağlı MIBG dediğimiz maddeler kullanılabilmektedir. Kanser hücresi tarafından kullanılan norepinefrin adı verilen bir peptide benzer özellikteki MIBG, radyoaktif iyot ile bağlanarak damar yolu ile verilir. Bu tedavi cerrahi şansı olmayan ileri evredeki hastalarda hedef kanser hücrelerini tahrip ederek hastaların üçte birinde katkı sağlamaktadır. Radyoaktif MIBG tedavisi seçilmiş hastalarda nöroendokrin tümörlerde de etkin olabilmektedir.
Lenf düğümü kanserinde kullanımı
Lenfoma adı verilen lenf düğümü kanserinde diğer tedavilerle yanıt alınamayan olgularda radyonüklid tedavi seçenek olabilmektedir. Düşük dereceli lenfoma teşhisi konulmuş hastalardan seçilmiş olgulara uygulanabilmektedir. Yttrium-90 veya İyot-131 gibi radyoaktif maddelere bağlı CD20 adı verilen antikorlar kanserli hücrelerde bulunan antikor hedeflerine yönlenmekte ve mikroskobik düzeyde yüksek düzeyde ışın yayarak hücreleri tahrip etmektedir. Diğer tedavi yöntemlerine direnç gösteren bu tip hastalıkta olguların yarısından fazlasında yanıt alınabilmektedir.
bottom of page